Müzikte gelişme bitmiyor. Teknoloji ilerledikçe müzik dinlemenin farklı yolları çıkıyor. Plak, kaset, CD derken artık müziği elle tutamıyoruz. Dijitale ulaşmanın rahat olması müzik endüstrisini de doğrudan etkiledi. Dolayısıyla albüm satışlarının dibi gördüğü dönemler oldu.
Sanatçılar açısından bakacak olursak müzik yayımlama için plak şirketleri, radyo kanalları gibi geleneksel sürece ihtiyaç yok. Sosyal medya sayesinde bir albüm milyonlarca kişiye ulaşabilir. Ancak burada başka bir sorun karşımıza çıkıyor. Milyonlarca kişiden kaçı bu albümü satın alacak? İnsanların internet algısı albüm satışlarının en büyük bariyeri. “İnternette olan her şey bedavadır” algısı eski olmasına rağmen hala çok güçlü. Bunu kırmak da zor.
Müzik endüstrisi bir şekilde bu karanlıktan çıkmalıydı. Müziğin üretim tarafı karamsarlığa doğru sürüklenirken Radiohead herkese pazarlama, reklam dersi verdi. Grubun 10 Ekim 2007 çıkışlı “In Rainbows” dijital topraklarda yeşeren bir albüm oldu. Oyunun kurallarını anlayan Radiohead gelenekleri yıkarak sadece dijital ile çıkış yaptı. Grubun internet sitesine giriş bedavaydı. Albümün yakın bir zamanda bu site üzerinden indirilebileceği söylendi. Bununla beraber fiziksel baskı versiyonu da ön sipariş veriliyordu. “Müzik indirmek” herkesin yaptığı bir eylemdi. Bu indirme karşılığında da sabit bir fiyat teklif edilmedi. Albümü indirecek kişi, Radiohead’a ödeyeceği parayı kendi belirliyordu. Böylece albümün indirilme sayısı inanılmaz seviyeye yükseldi. Ön siparişler de alıcısına ulaşınca Billboard 200 sıralamasında birinci sıraya çıktılar.
Grubun albüm yapım sürecinden başka pek bir gideri olmadı. 0 Dolar ile o güne kadar görülmemiş bir kampanya yaptılar. Kısacası tüketicinin zaten alışkanlık haline getirmiş bir davranışı daha cazip hale getirdiler. Ama bu başarının devamı gelmedi. Konser biletlerinin aşırı pahalı olması Radiohead’i çıktığı zirveden indirdi. Daha fazla para kazanma uğruna konser biletlerine 500 – 2000 Dolar arası fiyat biçildi. Eğer bilet fiyatlarında insaflı davranılsaydı Radiohead’a başka kapılar açılabilirdi. Yine de “In Rainbows” albümü gelenekselliği yıkan taktiği ile hatırlanacak.
Radiohead’in hikayesinin uygulanabilirliği günümüze uygun değil. Tüketici daha uyanık. Ama şu dersi çıkarabiliriz. Radiohead o dönemin şartlarında aynı zamanda iyi bir izleyici konumundaydı. İnsanları izledi, anlamaya çalıştı ve bir sonuca vardı. Onlara seslenen bir pazarlama yönteminin başarılı olacağına inandılar. Bir anlamda bilinmezliğe adım attılar. Radiohead’in yolu aydınlığa çıktı.
Müziğin bir bedeli olmalı. Albümün, konserin bir ücreti olmalı ki sektörün çarkları dönmeye devam etsin. Dolayısıyla internetteki bazı şeyler bedava değil. “Albüm satmıyor” deyip kestirip atmak yerine satmanın yollarını bulmak lazım. Metallica’nın ve Necati ve Saykolar’ın satış strateji de güzel bir örnek. Daha sonra onları da inceleriz. Doğru strateji bulunursa o albüm satar. İnternette A’dan B’ye gitmenin sonsuz yolu var.