Rüya gibi bir geceydi, her şey şöyle başladı…
Eğitim dolayısıyla Eylül’den beri İspanya’nın Zaragoza şehrinde yaşıyorum. Sabaton’un da İspanya’ya geleceğini biliyordum, ama globalleşen dünya, küresel ısınma, Euro’nun Süper Mario gibi oradan oraya zıplaması gibi sebeplerden ötürü gidemeyeceğim kesinleşmişti.
Yazın Sabaton ile bir röportaj yapmıştım. “Belki” dedim, “menajere mail atarsam bir bilet falan ayarlayabilir, ne kaybederim ki?” Attım maili. “Ekonomimiz çok kötü, param yok, konserden 9 gün sonra da Türkiye’ye döneceğim. Sizi bulmuşken izlemek isterim, bir yolu varsa çok sevinirim.” vesaire vesaire. 3 saat sonra geri dönüş yaptı kendisi. “Kop gel günahlarından, kameranı da al fotopass veriyorum sana, gönlünce çek.”
Konsere davetiye işini çözmekle kalmamış, bir de fotopass almıştım. Kafadan 45 euro cepte kalmıştı ve grubu en yakından görebilecektim. Harikaydı!
Neyse konser günü geldi, ben 300 kilometre yol yaparak 3 saatte Madrid’e ulaştım. Beklediğimden erken saatte geldiğim için şehirde kısa süre gezdim, sonra mekana geçtim. Gözüme ilk çarpan şey, böyle büyük bir konserde oluşan sıra, tek sıra halindeydi. İspanya aslında bizim ülke gibiydi, onu gördüğüme şaşırmıştım. Tanıştığım insanlar Kanarya Adaları’ından, Fransa’dan, İspanya’nın çeşitli şehirlerinden gelmişlerdi. Ben de bir Türk olarak Zaragoza’dan gelmiştim gerçi.
İçeri fotopass’imi de alarak girdim. İlk grup Twilight Force’tu. Hiçbir fikrim yoktu. Bir iki video çektim sonra ortamı keşfe çıktım. İspanya’da geldiğim en büyük konserdi. Mekan Real Madrid’in basketbol takımınn salonuydu. 6-7 bin civarında seyirci vardı. 1 litrelik bira 10 Euro, lisanslı tişörtler 25 Euro’ydu. Bir biraya 40 lira verdiğimi şimdi idrak ediyorum mesela, biraz üzüldüm.
Accept sahneye çıktığında ben de seyircilerle sahne arasındaydım. Stampede ve Stalingrad şarkılarıyla giriş yaptılar. Daha sonra da Restless and Wild, Princess of the Dawn gibi şarkılarla devam edip finali de en ünlü şarkıları Balls to the Wall ile yaptılar. Şahane çaldılar, çok enerjiklerdi. Güzel fotoğraflar ve videolar çekmiştim. Sırada Sabaton vardı.
In The Army Now çaldı teypten, izleyicilerle selfie video tarzı bir şey yaptım. Çok eğleniyordum. Derken Ghost Division ile giriş yaptılar. Daha sonra yeni albümden en gaz şarkılardan biri olan Sparta’yı çaldılar. Muhteşem bir sahne kurulumu, muhteşem materyaller kullandılar konser boyunca. Tanka oturtulmuş davul, Sparta şarkısında gelen Sparta askerleri, rüya gibiydi her şey.
Derken, 3. şarkı olan Blood Of Bannocburn sonrası çıkmamız gerekiyordu çünkü her grubun ilk 3 şarkısı için fotoğraf ve video çekebiliyorduk o alandan. Accept sonrası çıkarttıklarında bariyerleri geçerek seyircilerin arasına giriş yapmıştık fakat Sabaton sonrası öyle olmadı. Bariyer kapalıydı, alakasız bir yerden doğru çıkışı işaret ediyordu güvenlik. Anlam veremeyen bir fotoğrafçı daha görünce “hacı n’oluyo ya” diye sordum, “biliyorsam şerefsizim” dedi. Yani buna benzer şeyler…
Çantam sırtımda, makine içinde oradan oraya sürüklüyorlardı bizi derken mekanın dışına çıktık birden. Giriş için ana kapıya geldik, kameranı bırak öyle gel dedi güvenlik. Kamerayı bırakmak için emanet kısmına da 2 Euro verdik.
Sanırım 2-3 şarkı kaçırmıştım o arada, çok sinirlenmiştim. 300 kilometre yoldan geliyordum ama güvenliklerin ve organizatörlerin işgüzarlığı yüzünden şarkı kaçırıyordum. Girdim içeri, tıka basa dolu olan konser alanında sote bir yer bulup konseri izledim. Arkamda şarkıları yanlış söyleyen zil zurna sarhoş 50’li yaşlarında bir adam, solumda liseli gibi gizli gizli sigara içen umursamaz 50’li yaşlarında bir teyze, sağımda Sabaton gibi savaştan tarihten falan bahseden bir grubun konserinde bile tutkuyla öpüşebilmeyi beceren genç arkadaşlar… “Nereye düştüm lan ben böyle” derken konsere kaptırdım kendimi. Son şarkıda “en büyük hayalim Sabaton’la tanışmak” diye pankart açan bir kızı sahneye çıkardılar. Sabaton, seyircilere bu denli değer verdiği için benim favori grubumdur. Her şarkıdan sonra seyirciye teşekkür ettiler.
Türk seyircisi İspanyol seyircisinden daha ateşli ama yazın Sabaton o kadar kalabalığa çaldığı zaman şarkılarına kimse eşlik etmemişti. Neler kaçırdığımızın farkında değiliz. Her şeye rağmen çok güzeldi. Menajere de, gruba da teşekkürlerimi iletiyorum.