Metal müziğin en çok dinlenen ve sevildiğine inandığım türü olan Thrash Metal’i maalesef birçok insan Metallica – Megadeth ikilisinden öteye taşıyamıyorlar. Ben de bu türü azılı dinleyicilerinden olmasam da seveni olduğum için bu yazıda dinlediğim en iyi 10 Thrash Metal albümünden söz edip olaya Metallica ve Megadeth’i de katarak size belki az, belki çok şey katmaya gayret edeceğim. Ya da hiçbir şey katamayacağım. Girişi yapalım bakalım.
10. Anthrax – Among The Living
Big Four’un Trabzonspor’u Anthrax ile giriş yaparak yine kendilerini arkalara atmış olsak da az sonra göreceklerinizden sonra bu durumu fazla yadırgamayacaksınız. Anthrax’ın Among The Living albümü kesinlikle taş gibi bir albüm. İnceleme yazısı yazmadığım için pek süslü kelimeler kullanmıyorum ve de böyle öküz gibi düşüncelerimi dile getiriyorum lakin bu yazının amacı da o. Bu sebeple kusuruma bakmayın. Neyse. Anthrax’ın Among The Living albümü bana göre Anthrax’ın yaptığı en iyi albüm. Ben dünyanın en büyük Anthrax fanıyım. Bu sebeple aslında bütün liste Anthrax olacak. Okumayın yazıyı. Şaka yapıyorum elbette. Albüm özellikle ilk 6 şarkısı harikulade. Son üçü de o ayarda yapabilseler muhtemelen bugünkü yerleri de farklı olabilirdi. Albümde ön plana çıkarmak istediğim şarkı ise A Skeleton In The Closet.
9. Metallica – Ride The Lightning
DÜNYANIN EN İYİ GRUBU… ONLAR GİBİSİ GELMEZ… diyen birisi değilim kesinlikle. Bunu diyenle de ahbaplık etmem. Fakat bu listeye bir Metallica albümü koymamak da gerçekten ayıp olurdu. Büyük fanı olmadığım için çok fazla bir şey söylemek istemiyorum. Zira Metallica fanları gruba bayağı bağlılar. Yanlış bir şey demekten korkuyorum. Ben bu albümde For Whom The Bell Tolls şarkısına bayılırım diyeyim, 8 numaraya geçeyim.
8. Megadeth – Rust In Peace
Öncelikle yedinci sırada Slayer albümü yer almayacağını garanti ederek başlamak isterim. Megadeth’e öyle tapan birisi değilim lakin bir dönem severek dinledim. ‘Mustaine iyi ki Metallica’dan atılmış, yoksa Megadeth olmaz abii’ bile dedim. Fakat kısa sürdü o sancılı dönem, geçti. Megadeth kendisini Risk isimli albümüyle beraber kötü bir duruma soktu bana ve çoğu dinleyiciye göre. Fakat öncesinde şüphesiz ki Thrash Metal adına harika eserler verdiler. Bunlardan en iyisi bana göre Rust In Peace isimli albümleridir. Fazla söze de gerek yok. Sololarından son derece gaz rifflerine, Dawn Petrol’deki bass – bateri ikilisine kadar çok çeşitli bir albüm. Benim en sevdiğim şarkı ise Hangar 18.
7. Overkill – The Years Of Decay
Thrash’in günümüz koruyucusu, bu türü gururla yaşatan old school gruplar sayar mısınız dersem sanırım akla gelen ilk gruplardan birisi Overkill olur ve de bunu layıkıyla yaptıkları konusunda sanırım hepimiz hemfikir oluruz. Grubun 1989 yılında çıkarmış olduğu The Years Of Decay albümü ilk bakışta ‘e Thrash Metal işte abi kafa salla geç yav’ yapıda gelse de şöyle içine girildiğinde, o soloların gerek duygusallığı gerek hareketliliği, rifflerin tazeliği, hala ilk günkü hazzı vermesi düşünüldüğünde bu müzik adına verilmiş en iyi albümlerden birisi ortaya çıkmış oluyor. Birçok kişinin favorisi olan Elimination benim de bu albümde en sevdiğim eser.
6. Kreator – Coma Of Souls
İşte dananın kuyruğuyla alakalı atasözünün cereyan ettiği nokta. Şimdi niye Coma Of Souls diyorsanız bunu ben de düşünür durumdayım. Neyse ki öznel bir yazı ve bu yüzden çok takılmayacağınıza inanıyorum lakin Extreme Aggression ile Come Of Souls arasında ölümüne git gel yaşadım. Fakat bana daha sıcak gelen albüm Coma Of Souls oldu. Muhtemelen en sevdiğim Kreator şarkısı olan When The Sun Burns Red‘i barındırmasından ötürü tercihim bu yönde etkilendi. Zira bir albümün girişi bu kadar sağlam olursa etkilenmeyeni de Allah çarpar. Etkileneni de zaten Kreator çarpmış oluyor. Albüme genel bir bakış attığımızda özellikle bateri açısından aşırı iyi bulduğum bir albüm. Bunun yanı sıra Kreator’un yazdığı melodiler, hızlı riffler ile birleşince oldukça eğlenceli ve dinlenesi bir albüm meydana geliyor. Kesinlikle dinleyin. Ama Extreme Aggression’ı da dinleyin.
5. Annihilator – Alice In Hell
Bu albümü yazarken açıkçası biraz endişe duyuyorum. Zira ben buraya birkaç yorum yaptıktan sonar Jeff Waters çıkıp ‘napıyosun lan sen’ dese hiçbir şey diyemem, kalırım. Bu albüm öyle muazzam, öyle yoğun ve en önemlisi öyle kaliteli bir albüm. Clean gitarlar öyle etkili kullanılmış ki, albümün içine o kadar çok fikir sokulmuş ve başarıyla icra edilmiş ki o Thrash Metal sertliğinin yanı sıra Progressive Metal yaratıcılığının hazzını da iliklerinize dek hissediyorsunuz. Bu albümü belki bir numaraya koymadım, koyamadım fakat gönüllerimizin bir numarası kesinlikle. Özellikle Human Incesticide isimli şarkı bambaşka bir eserdir.
4. Sepultura – Arise
Dört numarada benim çok sevdiğim bir grup olan Sepultura var. Çoğu kişi dinlemez ya da 1-2 şarkısını bilir Sepultura’nın. Lakin Arise albümü dinlediğim en seksi albümlerden birisidir. Cavaleraların ayrılıklarından sonraki Sepultura’yı beğenmeyen ve dinlemeyen birisi olarak grubun beraberken farklı fakat çok güzel işler yaptığını düşünüyorum. Slayer’ın duraklamasından sonra onların tahtını bile salladığını düşündüğümüzde Arise gerek duygusal soloları, gerek kıyameti andıran atmosferi, gerek adam öldüren riffleri, muazzam bateri performansıyla dinleyebileceğiniz en harika Thrash Metal albümlerinin başında geliyor. Albümde taptığım, ayırt edemediğim tam 4 tane şarkı var. Bunlardan birisini seçip öneri yapmam gerekirse bu sanıyorum ki Altered State isimli şaheser olurdu.
3. Testament – The Legacy
İddia ediyorum. Bir grup ne kadar iyi bir ilk albüm yapabilecekse Testament, The Legacy isimli albümüyle o kadar iyi bir ilk albüm yapmıştır. Kötü albümü olmayan gruplar listesi yaparsak mutlaka Testament’ın da ismini zikredeceğimiz gerçeği bir yana dursun daha metal piyasasına girişi böylesine ve bana göre üstüne de çıkamadığı bir albümle yapması Testament için hem avantaj hem de dezavantajlar doğuruyor şüphesiz. Lakin size bunları anlatmayacağım. Albümde aşırı fazla Testament klasiği bulunduğundan söz edeceğim. Basslar, uzun ve şarkıya cuk diye oturan sololar, Apocalyptic City’nin introsunun muazzamlığı, Alone In The Dark’ın büyülü vokal – gitar kombinasyonu, Burnt Offerings’in her yeri Testament’ın bize küçük oyunları olarak ortaya çıkıyor. İyi ki de çıkıyor. Testament kalp ben. Testament’ı çok seviyorum. Testament iyi ki var. Alone In The Dark da iyi ki var.
2. Slayer – South Of Heaven
Sakın bana küfretmeyin. Buraya Reign in Blood bekliyorsunuz, evet. Lakin ciddi bir Slayer fanı olarak 28 dakikalık o şaheser benim için üçüncü sırada yer alıyor. Tahmin edeceğiniz gibi melodiklik kavramına da önem veren birisi olarak Slayer’ın o akıl almaz hırçınlığıyla o enfes melodileri South Of Heaven’da nasıl birleştirdiğini hala aklım alamaz vaziyette yaşamımı sürdürüyorum. Bu albüm Dave Lombardo’ya tapmamı sağlayan, rahmetli Jeff Hanneman’ın neden en güzel Slayer şarkılarını yazdığına kanıt olan bir albüm. Burada King – Hanneman tartışması tabii ki çıkarmak istemem fakat Hanneman’ın yaratıcılık hususunda King’den daha önde olduğu bir gerçek. Slayer’ın South Of Heaven’ında çok sayıda klasikleşmiş şarkı barınıyor ve bu albümü dinlerken size garanti ediyorum duygularınıza, hislerinize tecavüz ediliyor. İnanmıyorsanız favorim Spill The Blood isimli şaheseri dinleyerek ne demek istediğimi biraz daha anlayabilirsiniz.
1. Artillery – By Inheritance
Ve geldik listenin başına. Artillery öyle aman aman sevmediğim, hatta By Inheritance albümleri haricinde pek de açıp dinlemediğim fakat By Inheritance albümlerini sıklıkla açıp dinlediğim bir grup. Ve bu albüm Thrash Metal dünyasına gelmiş en iyi albümdür. (Tabii ki bana göre) Albümü baştan sona dinlediğiniz zaman bir adet bile boş şarkı olmadığını, her şarkının keyif verdiğini siz de eminim ki fark edeceksiniz. Thrash Metal’in sertliğini bol kullanılmış solo gitarlarla süsleyen grup şarkı aralarında / introlarında slow yapıda melodiler de kullanmayı ihmal etmemiş ve bu sayede beni tavlamışlardır. Bu albümün her şarkısı ayrı güzel, ruh halime göre en sevdiğim şarkısı da değişiyor. Ben size şu an için albümün kapanış şarkısı olan Back In The Thrash diyeyim. Ama siz açın bir baştan sona dinleyin kesinlikle.
NOT: Exodus’tan ve de Sodom’dan çok özür dilerim.