Aylardan beri neredeyse bütün metal müzik camiasının merakla beklediği konser dün gece gerçekleşti. Türk Gitar olarak konser ile ilgili çok fazla içerik sağladığımız ve bu içeriklere gelen tepki ve yorumları bire bir gözlemlediğim için Metallica’nın ne denli büyük bir kitleye karşı çalacağını çok iyi biliyordum. Beklediğim gibi de oldu. Her metal müzik dinleyicisinin hayatında en az bir kez yaşaması gereken bir etkinlik olarak kafamda yer edinen bir konser tecrübesi yaşadık. Sadece performans ile değil, özellikle vurucu, etkileyici ve hatta fişekleyici sahne şovlarıyla ön plana çıkan bir konser oldu. Şimdi isterseniz detaylara geçelim.
Kapı açılış saati 17:00 olduğu için yaklaşık 1,5 saat önceden mekana gittik. Çok büyük alanlara dağılmış bir kitle ile karşılaştık. Giriş kapısının önünde yoğun bir kalabalık vardı. İlk başta onların arasına girmeyi istemedik ve gölgede bekledik. Kapı açılışına yarım saat kala biz de o kalabalığın arkasında yerimizi aldık. Hava bayağı bir sıcaktı. Bazen havaya elindeki su şişelerindeki suları fışkırtanlar oldu. Benim boyum ortalama üstü sayılabilir fakat ben bile bu kalabalıkta bazen nefes almakta zorlandım. 170 ve altında boya sahip olanları hayal bile edemiyorum… Ağır ağır ilerledikten sonra içeriye girebildik. Burada bahsetmek istediğim bir konu var. Giriş için biliyorsunuz ki turnikelerden geçmek gerekiyor. Bu her bir turnike için uzun demir bariyerlerle ayrılmış yollar yapılsaydı ve giriş izdihamı yaşanmasaydı fena mı olurdu? Ekstra bir kapı yapmak ne kadar zor olabilir? İnsanları bu durumda zor bırakmak neyin nesidir? Girişte herkes birbirini ite kaka içeri girdi. Bir ara şeytan taşlama sırasında hacıların birbirini ezdikleri görüntülerin içindeymişim gibi hissettim.
İçeri girdiğimiz zaman stadın büyük çoğunluğu boştu. Pentagram ile birlikte hem tribünler hem de saha içi dolmaya başladı. Sahne önü benim görebildiğim kadarıyla rahattı. Fakat saha içi resmen eziyet gibiydi. Pentagram çalmaya başladığında insanlar belli parçalarda fazlasıyla coştular. Fakat etrafımda yine de headbang yapan bir kitle göremedim –Mehmet Emre hariç-. İlla ki bu tarz kitleler içerde vardı fakat benim etrafımda yoktu. Pentagram’ın seslerini pek beğenmedim. Solo gitarın ne çaldığını “hayvani bend’ler” haricinde çok fazla duyamadım. Bildiğim parçaları bile bazen tanımakta zorlandım. Fakat davul gümbür gümbürdü. Özellikle ilk parçadaki davul direkt kalbe giriyordu desem yanlış olmaz. Bana kalırsa Pentagram görevini fazlasıyla yerine getirdi. Hem vaktin çabuk geçmesini sağladı hem de gerekli ön gazı fazlasıyla seyirciye verdi. Ufak bir teknik aksaklık yaşandı ama konseri pek etkilemedi.
Pentagram’ın akabinde hızlı ve pratik bir sahne düzenlemesi yapıldı. Klasik çift katlı Metallica sahnesi kuruldu. Meet and Greet kazananlar sahnenin sağında ve solunda (sahnenin üzerinde) konumlandırıldılar. Son bir defa daha ufak çaplı bir soundcheck yapıldı. Akabinde Metallica’nın klasikleşmiş olan İyi, Kötü ve Çirkin filmine ait giriş müziği çalındı ve kısa filmi (sanırım bu şekilde adlandırmak gerekiyor o kesiti) gösterildi… Bu anda zaten herkes Metallica’nın sahneye çıkmasına dakikalar kaldığını anlamıştı.
Kısa gösterimin ardından ekranlar ilk olarak Lars’ı gösterdi ve bir anda Master of Puppets ile grup çalmaya başladı. Gerçekten olağanüstü bir girişti bu. Gösterinin bir anda, grubun en vurucu introlarından birine sahip olan parçası ile başlaması herkesi büyüledi. Metallica sadece çaldığı müzikler ile değil, sahne gösterileri olarak insanlara sunduğu şeyler ile de gerçekten olağanın çok dışında güzel bir tecrübe yaşatıyor. Parçalara tek tek değinmek istemiyorum. Fakat parça aralarında değinilmesi gereken şeyler yaşandı. Metallica konserinin detayları olarak sunabileceğimiz şeyler de zaten bu ufak detaylar. Kalkıp da “One çaldılar ve girişinde bombalar patlıyordu” demek, Metallica severlere küfretmek gibi bir şey olsa gerek. Zaten bunları bilmeyen yok. Bilinmedik ve anlatmaya değer kısımlara değineceğim.
Metallica by Request bildiğiniz üzere bilet alanların oylarıyla belirlenen parçaların çalındığı bir turne. Fakat bu konserde listede yer almayan bir parça çalındı: Lords of Summer. Grubun geçtiğimiz aylarda yayınladığı Lords of Summer, bana kalırsa ufak bir deneme yapmak amacıyla çalındı. İnsanlar yeni çıkmış olan bu parçaya ne tepki gösteriyor diye merak ettikleri için bunu çaldılar. Genel olarak bu parça çalınırken seyirci sönük kaldı desem yeridir. Bunun dışında grubun çok fazla çalma fırsatı bulamadığı Turn the Page de sönük kaldı fakat James bu parçayı oyladığımız için bizlere teşekkür etti. Memory Remains benim beklediğimden çok daha fazla büyük bir etki yarattı. Burun kıvırdığım bir parçaydı ancak seyirci resmen şarkıyı yaşadı. Parçaların neredeyse tamamı hep bir ağızdan söylendiği için konserin neredeyse tamamında James’in sesinin seyircinin sesiyle bütünleştiği bir konser dinledik diyebilirim. Guitar Hero oynarken vokal yaptığınız zaman vokalin sesi ile sizin sesiniz birleşiyorya hani… Evet, aynen öyle işte. Ortaya karışık bir ses…
Bunların dışında sahneye iki farklı kişi gelerek parça sunumu yaptı. İlkinde Soma’lı bir bayan sahneye geldi ve Sad But True’yu anons etti. Burada ince bir gönderme var tabi ki. O bayanın dışında nereli olduğunu benim de tam olarak anlayamadığım bozuk Türkçe’li, yabancı bir İstanbul’lu (İstanbul’da yaşayan ecnebi dostumuz) sahneye çıktı ve For Whom The Bell Tolls’u anons etti. Bir ara konserin ortasında hafif uzunca bir sessizlik yaşandı. Seyirciler bu boşluğu “her yer Taksim, her yer direniş” sözleriyle doldurdular. Yaklaşık 30 bin kişi hep bir ağızdan slogan attı. Bu sloganın akabinde “zıpla zıpla, zıplamayan Tayyip’tir” şeklinde bir slogan atıldı fakat ona pek ilgi olmadı. Milletin zıplayacak mecali kalmadı sanırım.
Seyircilerin oylarıyla konser sırasında belirlenen son şarkı Battery oldu. Diğer rakiplerden Whiskey in the Jar bayağı bir geride kaldı. Fuel ise son ana kadar çekişti fakat geçemedi. Battery benim de oy vermiş olduğum parçaydı ve onun çalınmasından ötürü mutlu oldum. Battery’nin clean kısımları çalınmadı. Direkt olarak James hard kısımdan giriş yaptı. İlk olarak o hard kısmı da yavaş çaldı, “death battery” dediğimiz muhabbeti bizlere gösterdi. Akabinde bir anda olması gereken hızda giriş yaptı. Lars’a bu parça ile ilgili çok fazla yükleniyorlar fakat bence kütür kütür çaldı adam. Ama tabii One’da malum sıçışları yine en belirgin şekliyle oradaydı. Kirk’ün de bazı parçalarda tam olarak isteneni veremediğini zaten biliyoruz. Bunlar bilinmedik şeyler değil ve herkes zaten bunları kabullenerek onları seyrediyor ve seviyor. Bu tarz ufak tefek performans hatalarını, tarihin gördüğü en iyi sahne şovlarıyla destekleyen bir grup var karşımızda. O yüzden emin olun Youtube’ta izlediğiniz videolarda sizi rahatsız eden o hatalar, canlı performans sırasında hiç rahatsız etmiyor. O atmosfer sizi öyle bir çekiyor ki hata falan gelmiyor bile aklınıza. Fakat burada ayrı bir parantez açmak istiyorum. James Hetfield resmen ilah. Adam hem hatasız çaldı, hem hatasız söyledi. Kusursuz bir herif. Saygı duyulası bir müzik adamı.
Konser genel olarak çok güzeldi. Aşırı sıkışık olmasının dışında herhangi bir sıkıntı benim açımdan yoktu. Sahne yarım metre daha yüksek yapılsa belki de herkes sahneyi net olarak görebilirdi. Ben 185 boyumla sahneyi görebilmek için parmak uçlarıma çıkıyordum. 180’in altında boyunuz varsa, eğer iyi konumlanmamışsanız sahneyi görmeniz oldukça güçtü. Zaten genel olarak insanların ekrandan takip ettiği bir konser oldu. Sahnenin arkaplanının tamamı ekran olduğu için bu açıdan hiçbir zorluk yaşanmadı. Genel olarak çevrede yapılan yorumlara baktığım zaman parça seçimleri ile ilgili ağır yorumların yapıldığını görüyorum. Bunları anlamsız buluyorum. Her konserde çalınan parçaların seçilmiş olmasını yadırgayanlar var. Çoğu izleyici zaten ilk defa Metallica seyretti. Tabii ki adamlar en sevilen ve her konserde çalınan parçaları isteyecekler. Sonuçta herkesin kendi keyfidir, zevkidir. İsteyen istediğini bastı ve geçti. Bu parçaların çalınması, orada yer alan hiç kimseye bir keyif azaltması yapmadı, ya da atmosferi düşürmedi. Ben inanıyorum ki, grubun en az rağbet gören parçaları çalınsa bile atmosfer yine de üst seviyede olurdu.
Metallica sahnedeki gücünü, sahne şovlarından alıyor ve bunu sağlayan şey ise çok donanımlı bir sahneye sahip olmaları. Her parçada bu atmosferi bir şekilde yakalayacaklarını düşünüyorum. Bu yüzden benim burun kıvırdığım parçalar bile beni fazlasıyla mutlu etti. İşte Metallica, bu yüzden Metallica. En kötü hali bile kitleleri peşinden sürükleyebilecek bir potansiyele sahip (yanlış anlaşılmasın, dün kötü değillerdi). Eğer Metallica’yı canlı olarak izlemediyseniz, ne yapın edin bunu bir şekilde gerçekleştirin. Hatta paranız varsa, kıyın en önden izleyin. Ömürlük bir gösteriyi izleyeceğinizi garanti ederim. Metallica konserini canlı olarak izleyip, 20 yıl sonra bile anlatabileceğiniz bir tecrübeye sahip olacaksınız. Umarım yakın gelecekte tekrar gelirler ve bu performansı tekrar izleme fırsatı yakalarız.