1998’de Zakk Wylde’ın çabalarıyla kurulan grup, bas gitarda John DeServio ve en son Breaking Benjamin’den tanıdığımız baterist Chad Szeliga’yı da kadrosuna katarak yeni albümlerini kaydetti.
Zakk Wylde’ı rock müzik ile az çok ilgilenen herkes duymuştur sanırım. Özellikle yeni başlayan elektro gitaristleri teşvik amacıyla verilen örneklerde ilk sırada olan (şaka değil, gerçekten de gününün yarısı gitar çalmakla geçiyor), görece genç diyebileceğimiz kuşağın çok ciddi müzik bilgisine sahip ender insanlarından biridir (Genç ve bilgili deyince Dave Grohl’u da anmamak olmaz tabi). Tek kişilik orkestra bu adamlar.
Catacombs Of The Black Vatican’da da durum değişmiyor. Zakk baba, vokal, elektro gitar, piyano ve akustik gitar da yine yeteneklerini konuşturuyor. Chad Szeliga da Black Label Society ile kaydettiği ilk albümde hiç sırıtmıyor. Fakat öne çıkan isim Wylde tabii ki. Diğer elemanlar görevlerini yapmışlar.
Albüm, Fields Of Unforgivness gibi oldukça iyi bir şarkıyla açılıyor. İkinci şarkı My Dying Time’ın video klibi geçtiğimiz günlerde Türk Gitar da yayınlandığında, Feyyaz haberin altına not düşmüştü. Gerçekten de sert riffleri biraz ayıklayıp hafif tempoyu düşürsek Yavuz Çetin’i dinleyeceğiz.
Tabi Zakk Wylde yıllarca Ozzy Osbourne ile çalıştığından albümün sound’unun genel olarak “Zakk’li bir Ozzy albümüne” benzemesi gayet doğal. Zakk Wylde’ın karakteristik soloları uzaydan bile anlaşılıyor. Hatta yaptığı tek bir artificial harmonic’ten bile gitarı Zakk Wylde’ın çaldığını anlayabilirsiniz. Gitar çalışında böyle bir özgünlüğü var. Örneğin, açın Ozzy’nin Black Rain (2007) albümünden birkaç şarkı dinleyin, ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız, gitarı kimin çaldığını da… Bunun dışında sound’un biraz daha sert olduğu bariz. Yer yer heavy metal, yer yer de groove metal’in jilet gibi rifflerini içeriyor. “Elektriğin sesi”ni gerçekten duyuyorsunuz.
Zakk Wylde’ı ballad konusunda da oldukça başarılı bulurum. Bunun nedeni tabii ki piyano çalması. Piyanoyu ballad’larında çok iyi kullanıyor. Albümün yine kalburüstü ballad’ları “Angel of Mercy”, “Shades Of Gray” ve “Scars”. Benim en beğendiğim parçalar ise “Damn The Flood”, “Heart Of The Darkness” ve “Fields Of Unforgivness” oldu.
11 şarkıdan oluşan albümün Deluxe Edition’ında iki bonus var. “Nomad” ve adından anlaşıldığı üzere ilginç bir parça olan “Dark Side Of The Sun”.
Evet, Zakk Wylde’ı övdük övdük şimdi de eleştireceğimiz noktaya gelelim. Wylde tek başına grubu sırtlıyor ama vokal konusunda egoistlik yapıyor gibi geliyor bana. Kötü bir vokal değil fakat kendi devam ettiği sürece grubuna haksızlık yapıyor olacak. Black Label Society, Zakk’in vasat vokalinden kurtulup tarzına uygun bir vokal ile anlaşsa grup çok daha iyi seviyelere gelir. Örneğin, bir ortak nokta da buluşup Phil Anselmo’nun şu gruba geldiğini ve Zakk’in en iyi bildiği şeyle yani sadece gitarıyla devam ettiğini düşünün. Black Label Society direkt dünya çapında bir headliner olur.
Vokal biraz arızalı olsa da, harika riff ve sololarıyla oldukça başarılı bir albüm.
Türk Gitar Puanı: