Efsanevi bir canavarın adını benimseyen grup, sadece Yeti adını taşımakla kalmıyor. Aynı zamanda Yeti`lerde bulunan saldırganlık, güç gibi unsurları da müziğine işliyor. All Hail The Yeti, 2010`da Trees on Fire with Songs of Blood EP`si ile müziğe giriş yapmıştı. 2012`de de kendi adını taşıyan ilk albümünü yayımladı. Bu sene çıkan yeni albüm Screams from a Black Wilderness grup için yeni maceralara sahne oldu. Yeni plak şirketi, yeni üyeler derken 4 senede çok efor sarf edildi.
Metal Hammer`a konuşan Conner Garrity albümün sürecini ve yaşadıklarını anlattı:
Kayıtlara başlamadan kısa bir süre önce MinusHead Records`un sahibi ile tanıştım. All Hail The Yeti`yi biliyor ve dinliyordu. Onlarla çalışmak bizim için büyük şanstı. Müzikal olarak ne istediğimizi biliyorlardı ve yaptıklarımzı değiştirmedik. Yaptığınız işe karışmayan bir şirket bulmak çok zor. Biz bu engeli atlatmış olduk.
Grubun eski gitaristi Junior country müzik projesi için gruptan ayrılmıştı. Onun yerine Alan Stokes geldi. Connor, Alan`ın gruba alınma hikayesini şöyle özetledi:
Alan aramıza katıldığı zaman ona “eski parçaları çalma, yeni bir tane yaz” dedim. Böylece ortaya Let The Night Roar çıktı. Biz, bizimle stüdyoda çalışabilecek, yazabilecek birini arıyorduk. Sadece turnelerde bizimle çalan biri işimizi görmezdi.
Grubun adının canavar içermesi ve şarkı sözlerinde karanlık şeylerin geçmesi grubu ayrı bir yere koyuyor. Yeti adının olduğu yerde karanlık, agresif sound olmasaydı bir tutarsızlık olurdu. Connor, şarkı sözleri yazarken mistik, esrarengiz şeylerden etkilendiklerini ancak satanik grup olmadıklarını konuşmasına ekledi.
Yeti kükremeye hazır ve gittikçe daha sesli kükreyecek.