Metallica, bir çok metal dinleyicisi için yeri çok ayrı ve derinlerde olan bir grup. Bunun ötesinde, internet ve sosyal medya bazında bana göre tartışmasız en ateşli kitleye sahip olan grup. Bu iki sebepten ötürü grubun yeni albüm yapması büyük bir heyecan ile bekleniyordu. Ve nihayet bu yılın ikinci yarısında beklenen haber geldi ve Metallica`nın 10. stüdyo albümü “Hardwired… To Self-Destruct” duyuruldu. 8 yıllık sabırsız bekleyiş nihayet son buluyordu.
İnanın bana, albümün duyurulmasından itibaren tüm grup üyeleri tarafından sarf edilen en ince demece kadar her şeyi okudum. Bu sebepten ötürü albüme dair beklentilerim gerçekten çok üst seviyedeydi. Metallica’nın hayatımdaki yeri ve önemini derinlemesine anlatmayacağım. İlk dinleyişte hit olduğunu düşündüğüm parçaların tamamının gerçekten metal dünyasında büyük kitleler tarafından sevilen parçalara dönüştüklerini bu işin içine girdiğim günden bu yana gözlemliyorum. “Hardwired… To Self-Destruct” ile ilgili söyleyeceğim ilk şey, her bir parçanın birer hit parça adayı olduğu. Albümü ilk dinleyişimde çok fazla ön plana çıkan parça olmadığını düşünmüştüm ancak daha sonra fark ettim ki, her biri esasında hit olmaya aday. Mükemmel bir albüm.
Albüm öncesinde yayınlanmış üç adet single parça vardı. Bunlar sırasıyla Hardwired, Moth Into Flame ve Atlas, Rise! idi. Hardwired, Metallica’dan beklenmeyecek kadar hızlı, bana göre Slayer etkileri içeren ve kısa bir parçaydı. Çok heyecan vericiydi. Moth Into Flame, Death Magnetic ile hayatımızın içine giren “modern Justice albümü” tabirini karşılayan bir parçaydı. Atlas, Rise! ise bu üç parçanın en iyisiydi. Ancak bu parçanın tonu stüdyo kaydında sıkıntılı. Yarım ton düşürülmüş versiyonu ile canlıda daha vurucu bir parça haline geliyor. Kesinlikle çok güçlü bir parça. Live versiyonunu dinleyin.
Lars Ulrich albüm genelinde çok cüretkar bir performans sergilemiş. Fazlaca twin pedal kullanan bir Lars Ulrich ile karşı karşıyayız. Elbette bu kendisi için sıkıntı yaratacak bir durum, zira konserlerde bu performansı yakalayamıyor. Hardwired’ın live versiyonunu dinlediyseniz son sekansta yaşadığı düşüşleri görebilirsiniz. Tüm bunlara rağmen Lars’ın geri adım atmaması beni şaşırttı.
James Hetfield, bir vokalist olarak dinlemekten en çok keyif aldığım kişi. Ne söylese dinletecek bir vokalist. Aynı zamanda riff yazmak konusunda ne kadar kabiliyetli olduğunu tartışmaya gerek yok. Ne eksik, ne fazla… Papa Het yapması gereken neyse onu yapmış bu albümde.
Kirk Hammett’ı en çok eleştirdiğimiz nokta nedir? Çok fazla wah pedalı kullanması. Evet, bu albümde de kullanmaya devam ediyor fakat bu durum rahatsız edici bir düzeyde değil. Tam dozunu bu kez tutturmuş. Bence kendisine yapılan eleştirilerden de biraz ders çıkartarak kendini tamamen wah pedalına emanet etmemiş. Sololarını yazarken Lars’ın da kendisini yönlendirdiği videolara rastlıyorduk, belki de Lars vermiştir bu kafayı. Bilemiyoruz. Yine sadece pentatonik gamlarla kurulmuş sololar çalmış. Genel olarak iyi bir iş çıkarttığını söylemekte fayda var.
Rob Trujillo için söyleyeceklerimiz James Hetfield ile hemen hemen aynı diyebiliriz. Rob son yıllarda Metallica grubunda canlıda performansı en yüksek seviyede olan kişi. Albüm performansında da üzerine düşen görev neyse yerine getirmiş. Manunkind’ın introsu ile albüme imzasını atmış. Bu tarz bir imzayı geçmiş albümde Suicide and Redemption’da atmıştı. Bas gitaristlerin için bu tarz ufak imzalar ve dokunuşlar önemlidir.
Confusion isimli parça ile Am I Evil hissiyatı yaratmışlar. Şarkı çalmaya başlayınca direkt olarak aklımıza Am I Evil’ın efsane introsu geliyor. Parçanın ana riff’i kesinlikle James Hetfield’ın 25 sene önce yazabileceği tarzda bir riff. Saygıyla önünde eğiliyoruz.
Halo On Fire, albümün en önemli iki hit parçasından biri. Yayınlanan üç parçanın akabinde yayınlanması planlanan parça zaten bu parçaydı. Video kliple birlikte gelecektir. Sert bir intro ve clean bir verse kısmı ile gerçek bir Metallica parçası. Metallica nedir, sorusuna yanıt olarak verilebilecek bir parça. James Hetfield’ın vokalinin iki yönlü olarak çalıştığı ve hem cleande hem de distortion’da harikalar yarattığı bir kayıt. Son dönemde James Hetfield’ın çok sevdiği nakarat altına gitarlı ezgi yürüme modasını kullandığı ve gerçekten de çok güzel kullandığı bir parça olmuş.
Albümde bir adet tribute parça yer alıyor. Evet, Lemmy Kilmister için James Hetfield tarafından yazılan “Murder One”. Bu isim, Lemmy’nin en çok sevdiği sahne amfisinden geliyor. Amfinin adını, şarkıya isim yapmış James baba. Albümün şüphesiz en iyi parçası. Halo On Fire’dan burun farkı ile önde bana göre, sebebi ise parçanın üzerine yüklenen anlam ve duygu yoğunluğu. Hem albümü önemli kılan bir parça, hem de kendi başına zaten çok büyük önem ifade eden bir parça. Lemmy Kilmister mevzu bahis. Clean intro ile sertleşen Metallica parçaları istisnasız her zaman güzeldir. Bu parça da öyle. Ayrıca çok tatlı bir riff’e sahip.
Spit Out The Bone hit olma aday. Albümün en hızlı parçası. Bağlasan durmaz. Amerikalılar nasıl derler? “Killer”. Evet bu parça tam olarak killer bir parça. Konserde dinlemeye sabırsızlanıyorum.
Albümün direkt olarak değinmediğim 3 parçası kaldı. Bunlar Confusion, Here Comes Revenge ve Am I Savage?. Her biri dinledikçe sevilen parçalar. Klişe terimleri kullanmayı sevmiyorum ancak bunları tanımlayacak başka cümle bulamıyorum. Eğer bu 3 parçayı başka gruplar yapmış olsa “masterpiece” seviyesinde parçalar olarak yorumlanma ihtimalleri var. Metallica yaptığı için ise albümün hafif topu olarak kalıyorlar. Ben sevdim. İlk başta da söylediğim gibi her bir parça hit parça olma potansiyeline sahip.
Hardwired… To Self-Destruct bana göre 8 yıllık bekleyişin değdiği bir albümdür. Metallica’yı ilk 4 albümle kıyaslamak büyük bir gaflettir. Zira o 4 albüm gibi yeni bir Metallica albümünün gelme ihtimali neredeyse yok. Her ne kadar James Hetfield’a göre Metallica henüz en iyi albümünü yapmamış olsa da, biz buna pek inanmıyoruz. Death Magnetic ayarında bir albüm gelse yeter düşüncesindeydi esasında. Bu albüm Death Magnetic’ten fersah fersah önde.
Metallica’ya bok atmanın matah bir şey olduğunu zanneden über metalhead arkadaşlarımızın yorumlarına kanmayın. Taş gibi albüm.